Zeynep Ela, Pazar günü ilk kez Anıtkabir'e gitti. Aslında ben
geçen sene 40 uçurmaya Anıtkabir'e götürmeyi düşünmüştüm, ama havalar o zaman
soğuk gittiği için cesaret edememiştik küçücük bebeği götürmeye. Neyse ki dün
hava oldukça iyiydi. Biz de dedemizi, anneannemizi aldık düştük yollara.
İnanılmaz bir
kalabalık vardı. Hemen hemen her sene gideriz ama ilk defa bu kadar kalabalık
olduğunu görüyorum. Neredeyse 7. Caddeden başlamıştı yoğunluk. Orta refüjler
bile arabalarla dolmuştu. Anıt Park’ın oraya geldiğimizde yolun her iki
tarafından da insan seli vardı resmen. Biz de arabayı park etmesi için dedemize
bıraktık ve düştük yollara.
Her kesimden,
genci, yaşlısı, hatta bebeği bir sürü insanla beraber başladık yürümeye. Yoldan
Zeynep Ela’nın taşıyabileceği bir de bayrak aldık. Bayrağı sallaya sallaya
gitti küçük hanım. Biz zaten mozolenin
olduğu bölüme girememeyi göze almıştık. Yine de bu kadar büyük bir kalabalık
beklemiyorduk. İçeride inanılmaz bir görüntü vardı. Bize bu günleri armağan
eden Büyük İnsana sevgi ve saygılarını sunmaya gelenler; kimi zaman sessizce,
kimi zaman alkışlayarak kimi zaman da Andımızı okuyarak içeri girme sırasının
kendilerine gelmesini bekliyorlardı. Ama kalabalık bitecek gibi değildi.
Zeynep Ela’nınsa
keyfine diyecek yoktu. Bayrağını sallaya sallaya gezindi durdu. Etrafa
gülücükler saçtı. Kucağa gelmek, arabasına oturmak istemedi. Giderken zorla
oturttuk.
Bu 10 Kasım’ı
Zeynep Ela hiç hatırlamayacak; ne kadar kalabalık olduğunu hatta rekor
kırıldığını, ama fotoğraflara baktığında “ben de oradaydım” diyecek. Neden oraya
gittiğimizi de anlamıyor şu anda, ama o bunu anlayacak yaşa geldiğinde, Mustafa
Kemal Atatürk olmasaydı bizim de olmayacağımızı bilecek.