10 Temmuz 2013 Çarşamba

ZEYNEP ELA 9. AYINI DA BİTİRDİ

         9. ayı da bitirdik. Hatta 10. aydan da 10 gün aldık. Ne kadar da çabuk geçiyor zaman. Çalışırken bir türlü geçmek bilmezdi. Şimdiyse akrep, yelkovanı son hızla kovalıyor sanki. 6. Ay yazısını daha yeni yazmıştım ki 9. ay da bitti.

         Geçen 3 ayı da dolu dolu geçirdik. Gezmelere son hız devam ettik. Sanırım bu konuda bize çekmiş, gezerken gayet mutlu oluyor. Biz de bunu fırsat bilip; bu 3 aya İstanbul, Malatya, Fethiye ve İzmir seyahati sığdırdık. Yeni insanlar tanıdı, bir sürü değişik yüz gördü, otobüsten uçağa değişik ulaşım yollarını denedi. Hiçbirini hatırlamayacak olsa da oldukça keyifli zaman geçirdi. Tek sıkıntı, bu gezilerin çoğuna babamızın katılamaması oldu.

Zeynep Ela’nın yaptıklarına gelirsek;
        
         Gelişim: Boyu 70 cm, kilosu ise 8690 gr oldu. Doktorumuz boyu ile kilosunun orantılı olduğunu ve bu ay için ortalama ölçülere uyduğunu söyledi. Artık ağzında 8 tane dişi var ve huzursuzluğuna bakılacak olursa yenileri de yolda. Çok rahat bir şekilde dönebiliyor. Henüz kendi kendine ayağa kalkamasa da bazen benim üstüme tırmanıp ayağa kalkabiliyor. Hiçbir emekleme belirtisi göstermiyor ama iki elinde tutulup yürütülmesine bayılıyor, hatta kucağımıza almamıza kızıyor. Kucağımızda otururken kayıp yere inebiliyor. Kızdığını çok açık bir şekilde (iki elini yumruk yapıp bağırarak) belli ediyor ve ona kızıldığını anlıyor. İlk gördüğü insanları yabancılasa da bir süre sonra alışıyor.



         Uyku: Uykularımız biraz düzelmekle birlikte, henüz tam düzene girmedi. Gün içerisinde ne kadar uyuyacağı belli olmuyor. Genelde gündüz 2 kere yatırıyorum ve yaklaşık 1 saat uyuyor. Bu 1 saat bazen 45 dakika, bazen de 2 saat olabiliyor. İlginç olanı ise evde kesintili olarak uyurken, dışarıda kesintisiz 1 saat hatta daha fazla uyuyabiliyor. Hala benimle uyuyor. Ama tatilden dönüşte, önce yatağına sonra da odasına geçmesi için uğraşacağım.

         Yemek: Artık günde 3 kez emiyor. Sabah kalkar kalkmaz, öğlen ve gece yatarken. Doktorumuz ikiye de düşürülebileceğini söyledi ama işe başlayana kadar böyle devam etmeyi düşünüyorum. Kalktıktan 2-3 saat sonra kahvaltı yapıyor. Gün aşırı yumurta yedirmeye çalışıyorum. Çalışıyorum çünkü yumurtayı sevmiyor. Ama peyniri, tereyağı, domatesi gayet güzel yiyor. Bazen verdiğim kaşık mamasını da seviyor. Öğleden sonra genelde çorba yiyor. Tarhana çorbasını çok seviyor. Diğer birçok çorbayı da önce kokluyor, sonra tadına bakıyor, hoşuna giderse yiyor. Akşamları genelde biz ne yersek ondan yediriyorum. Özellikle bir öğün et yemesi için uğraşıyorum. Allahtan hem kırmızı eti, hem de balığı çok sevdi. Tavuğa güvenemediğim için sadece konserve mamalarındaki tavuk etini yiyor. Yoğurdu hala sevmiyor, meyveli olmazsa yemiyor ama en azından 100 gr kadar vermeğe çalıyorum. Meyvelerde ise sıkıntı yok, şimdiye kadar reddettiği olmadı.

       

         Sevdikleri/Sevmedikleri: Ellerinden tutulup yürümeyi, salıncakta sallanmayı, deniz ya da havuz fark etmez suda olmayı, gezmeyi, balonları çok seviyor.
         Zorla bir şeyler yaptırılmaya çalışılmasını, elindekinin alınmasını, yüz üstü yatmayı, yalnız kalmayı ise sevmiyor. En çok yalnız kalmak istememesi zorluyor beni. Onu bırakıp lavaboya gitmemi bile istemiyor. Çok ağlıyor. Bu bir süreç mi, yaksa bir yerde hata mı yaptım bilemiyorum. Umarım işe başladığımda çok sıkıntı yaşamayız.
        

        

        Nasıl geçtiğini anlamadığım bir üç ayı daha geride bıraktık. Bu üç ayı da çok şükür ki ciddi bir sıkıntı yaşamadan geçirdik. Hava değişimlerinden etkilenir mi diye endişelendiysem de, neyse ki hasta olmadan atlattık. Hatta o değil ben hasta oldum:) Gezmeci kızım benden dayanıklı çıktı. Umarım hep böyle devam eder.












6 Temmuz 2013 Cumartesi

TEKRAR MERHABA

              Bir aydan çok olmuş yazmayalı. Ülkede yaşananlar, adaletsizlik, bir kelime ile bitebilecek olayların bu kadar büyümesi, ölenler, yaralananlar... Bu kadar sıkıntı varken gelmedi içimden.
         Şehrine sahip çıkmak isteyen bir avuç insanla başlayan protestoların bu noktaya geleceğini, herkes gibi ben de tahmin etmemiştim. Bu kadar tepkisiz bir toplumda yaşarken, tahmin edebilecek çok fazla insan olduğunu da düşünmüyorum. Anlaşılan bizim ülkemizde yaşayan sessiz çoğunluğun da bir son noktası varmış.
         Gezi Parkı’nda ve sonrasında yaşananlar geleceğe dair umutlarımı biraz arttırmış olsa da; her şeyin ne kadar farklı yaşanabileceğini düşündükçe ölenler ve yaralananlar için içim acıyor. Yapılacak şey yargı kararlarını uygulamakken, bir inatlaşma uğruna ülkenin ve insanların neler kaybedebileceğini görmek çok yıpratıcıydı. Başka zaman olsa yan yana gelmeyecek insanların haksızlıklar karşısında tek yürek olabilmeleri, ülkede zeki ve mizah duygusuna sahip bu kadar insan olduğunu bilmek ise biraz da olsa yüreğimi ferahlattı.

         Her ne kadar protestolara katılamadıysam da kalbim polisin orantısız güç kullanımı karşısında, sadece orantısız zeka kullanan, protesto ettikleri alanları temizleyen, barışçıl bir şekilde haklarını savunanların yanındaydı. 
         Yazmayalı bir sürü de konu birikmiş. Malatya seyahati, 9. ayın bitmesi, tatil... Yazacak bir sürü haber var bizden. Umarım bu kadar ara vermeden yazabilirim hepsini. Sanki ara verdikçe insanın yazması da zorlaşıyor, gözünde büyüyor. En iyisi çok ara vermemek.